19 Aralık 2011 Pazartesi

Hale Bacakoğlu

Yüreği ona yol gösteriyor

Hale Bacakoğlu, görme duyusunu yitirdiğinde 16 yaşındaymış. Ama bu durum onun için bir engel oluşturmamış. Üniversiteyi bitirip psikolog olmuş. Ayrıca kurduğu dernekle, görme engelli çocuklara destek veriyor

İstanbul’un Ziverbey semtinde bir apartman dairesinin giriş katı. Ayaklarımıza galoş geçirerek içeriye giriyoruz. Hale Bacakoğlu’nun iki buçuk yıl önce, görme engelli çocukların aileleriyle birlikte kurduğu Parıltı Derneği’ndeyiz. Burada 0-6 yaş gurubundaki görme engelli çocuklara ve ailelerine eğitim veriliyor. Hale Bacakoğlu psikolog. Aynı zamanda buradaki çocuklarla ortak bir özelliği var. O da görme engelli. Karamsarlığın, bezginliğin, çaresizliğin onun dünyasında yeri yok. Başının üzerinde ‘hale’siyle dolaşan meleklere benziyor tıpkı. Bütün içtenliğiyle en başından hikayesini anlatırken bize, bir kez daha anlıyoruz bir kadının isterse ne kadar çok şeyi değiştirebileceğini…

Mücadele yılları
“Kütahya’da doğdum. Dört kardeşiz. Babam muhasebe müdürüydü, ben on yaşındayken emekli oldu ve İstanbul’a yerleştik. Lise sona kadar İstanbul Erenköy Kız Lisesi’nde okudum. Lise son sınıfa geçtiğimde ise artık göremiyordum.” Peki  birden bire mi kör olmuştu Hale Hanım? Daha önce herhangi bir şikayeti, rahatsızlığı yok muydu? “O zamana kadar miyoptum sadece, lens kullanıyordum. İlk önce bir gözümde iltihaplanma başlamış, onu kurutmaya çalışmışlar. Doktorlar hastaneye yatıp ameliyat olmam gerektiğini söylediler önce. Birkaç ay sonra da öbür gözüme geçmiş iltihap ve böylece tamamen görememeye başladım.” Tedavi için yurtdışına da gitmiş, ama ne yazık ki sonuç değişmemiş. Bu arada tüm bu tedaviler nedeniyle eğitimine ara vermek zorunda kalmış ve Emirgan’daki Altı Nokta Körler Derneği’ne devam etmiş. “Orada altı ay kaldım. Çünkü körlüğe uyum için yapılan çalışmalar vardı. Bağımsız hareket, bakım becerilerinin kazandırılması, matematik, kabartma yazı gibi çeşitli atölye çalışmaları yapılıyordu.” İlk gittiğinde epey zorlanmış ama oradaki eğitimin ve tanıştığı insanların sonraki yaşamında çok faydası olmuş ona. “Gaziantep Körler Okulu’ndan bir öğretmen gelmişti. Naim öğretmen beni liseyi bitirmem gerektiği konusunda ikna etti. Ve psikolojiye heveslendirdi. Kendisi de psikoloji mezunuydu ve eğer istersem başarabileceğim konusunda beni yüreklendirdi.”

Akademik hayat
Böylece körler okulundaki kurs bittikten sonra, 1984’te liseyi dışarıdan bitirmiş ve bir sene sonra da üniversite sınavına girerek, İstanbul Üniversitesi Psikoloji bölümünü kazanmış Hale Hanım. Bakın üniversite yıllarını nasıl anlatıyor: “Üniversite hayatında bir takım zorluklar yaşadım tabii ki. Dersleri okutup tekrar dinlemek, sonra tekrar aldığınız notları okuyabileceğiniz hale getirmek zaman alıyordu. Kardeşim, ağabeyim artık evde kimi boş bulursam ona okutuyordum. Okula gidip gelirken yolda bile arkadaşlarım okuyordu ders notlarını. Sınavlara da herkesle birlikte girdim. Bir ayrıcalık olmadı.” Böylece üniversiteyi bitirmiş Hale Hanım, üstelik bölüm dördüncüsü olarak. Aynı sene master programına girmiş. Master konusu ise ’13-18 Yaş Arası Görmeyen Ergenlerde Benlik Kavramının Gelişmesinde Ailenin Etkisi’. Ardından da doktora. Bu defa yaş gurubunu biraz düşürerek, ’10-13 Yaş Arası Çocuklarda Benlik Kavramının Gelişimi’ konulu bir eğitim programı uygulamış.

Aileleri eğitmek şart
Halen İstanbul Üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalışıyor Hale Bacakoğlu.  Sadece akademik çalışmalarına biraz ara vermiş. Bunu da “İnsanlarla iletişim içinde olmak, kağıtlarla iletişim içinde olmaktan daha iyi geldi bana” diye açıklıyor. Yaklaşık iki buçuk sene önce Parıltı Derneği’ni kurmuşlar, görme engelli çocukların aileleriyle birlikte. 0-18 yaş arası toplam 298 çocuk başvurmuş derneğe şimdiye kadar. İstanbul dışından da gelip giden çocuklar varmış. “Özellikle 0-6 yaş arası görmeyen çocuklarda, aileyi eğitmek çok önemli. Ailenin bilinçli olması, çocuğa nasıl davranacağını, neleri nasıl öğreteceğini bilmesi gerekiyor. Ama her şeyden önce de, durumu kabullenmesi gerekiyor.” Aynı zamanda 4-6 yaş arası çocukları, toplumdan kopmamaları için gören çocuklarla birlikte kaynaştırmaya hazırlıyorlar. Bu kaynaştırmanın ne olduğunu bakın nasıl anlatıyor Hale Hanım: “Toplum içinde yaşadığımız için topluma ne kadar erken girersek, toplumun bizi kabullenmesi ve bizim topluma uyum sağlamamız o kadar kolay olur. Özellikle doğuştan kör olan çocuklar için bu çok önemli. Çocuk altı yaşına kadar ailesinin yanında yaşıyor. Altı yaşından sonra da körler okuluna gidiyor ve orada da cam bir fanusun içine girmiş oluyor, toplumdan izole oluyor. Orada hep kendisi gibi çocuklar var çünkü. Ama sonra, sekiz yılın sonunda gideceği yer yine bu toplum. Körler kolonisi yok ki, olmasını da istemiyoruz ayrıca.”

Kaynaştırma programı
Hale Hanım konuşurken sesinin sakinliği, dinginliği bir huzur bulutu yayıyor sanki etrafa. İçindeki sonsuz sevgiyi ve şefkati çocuklara akıtıyor bu melek kadın. Görme engelli çocukların küçük yaşlardan itibaren toplum içine girmesi için özellikle kaynaştırma programını çok önemsiyor. Kaynaştırmayla ilgili yasa 1997 yılında çıkmış ama uygulaması konusunda hala zorluk yaşandığını vurguluyor. Tüm engelli çocuklar için çıkarılan bu yasaya göre çocuk, kendi sosyal çevresi içinde istediği herhangi bir okulda okuyabiliyor. Destek öğretmen ve malzeme sıkıntısı yaşandığından uygulamada bir takım problemler yaşandığını söylüyor. En büyük sıkıntı da kabartma kitapların bulunması konusunda yaşanıyormuş. Destek öğretmen atanması için de çok uğraştıklarını söylüyor Hale Hanım. Bu nedenle tüm görme engelli çocukların ailelerine, çocuklarını kaynaştırma programına  vermeleri için çağrıda bulunuyor. Özellikle okulların ilk başta gösterdikleri tepkiden yıprandıklarını da sözlerine ekliyor bu arada. “İlk başta aileyi etkiliyorlar çocuk görmüyor, ezilir burada, diğer çocuklar da çok acımasız diyerek etkiliyorlar. Ailenin de gözü korkuyor. Ama normal okula giden kör çocuklardan öyle çok zorluk çeken olmadı bugüne kadar.”
İnsanların bu konuda bilinçlendirilmesi gerektiğine inanıyor Hale Bacakoğlu. “Bu toplumda engelli insanlar var ve onların hakları var. Her şeyden önce eğitim hakkı var. Yani diğer çocuklarla birlikte okuma hakkına sahipler. Olması gereken de bu. Doğumdan itibaren aynı toplumun içinde yaşıyoruz. Mesela yolda giderken acıyan gözlerle bakıyorlar, ya da ‘doktora götürdünüz mü’ gibi aileyi çileden çıkaracak sorular soruyorlar. Ama o soruyu soran kişi eğer, çocukluğunda engelli biriyle birlikte okusaydı böyle bir soru sormayacaktı.”

Fırsat eşitliği sağlanmalı
Merak ediyoruz, acaba görme engelliler daha çok hangi sektörlerde çalışıyorlar? Hale Hanım sorumuzu cevaplandırıyor ama bu konuda da epey dertli: “Ne yazık ki görme engelliler daha çok santral memurluğu yapıyor, telefonlara bakıyorlar. İmkan verilmiyor ne yazık ki. Toplumdaki önyargılar nedeniyle bir takım meslekleri edinememiş oluyoruz. Hukuk, psikoloji ve öğretmenlik yapanlar var. Ama işletme mezunu olup da santral memurluğu yapan arkadaşlarıma çok üzülüyorum doğrusu. Psikolojide bir deney vardır, öğretilmiş çaresizlik deneyi. Pire normalde oldukça yükseğe sıçrar biliyorsunuz. Pireyi bir kavanoza koyuyorlar, birkaç kez sıçrıyor, kavanozun kapağına vuruyor. Sonra daha yavaş sıçramaya başlıyor kapağa vurmamak için. Engelli insanlar da tıpkı öyle, kapasitesinin altında çalıştırılıyor.”

Aşk, evlilik ve hayat
Hep işle ilgili konuştuk Hale Hanım’la. Peki ya özel yaşamı? İşinden arta kalan zamanlarda neler yapıyor? Okumayı çok seviyormuş mesela. “Okumayı ilk öğrendiğim günden beri elime ne geçerse okurum” diyor, “dünya klasiklerini çok erken yaşlarda okudum. Gördüğüm dönemde hemen hemen bütün önemli yapıtları okumuştum zaten. En son okuduğum kitap ise Ayşe Kulin’in Köprü isimli kitabı.” Bir de örgü örmeyi çok seviyor. Çok güzel bebek hırkaları örüyormuş. Bunun insanı psikolojik olarak da rahatlattığını söylüyor.
Peki ya aşk diyoruz? Ya evlilik? Tatlı tatlı gülümsüyor. Sonra çayını karıştırıyor dalgın dalgın. “İnsanların bir takım kriterleri oluyor ve o kriterlere uygun birisi olmadı diyeyim. Ama aşk oldu tabii. İlk yıllarda hiç düşünmedim zaten evliliği, önceliğim okumak, kendi ayaklarım üzerinde durmak ve ekonomik bağımsızlığımı elde etmek yönündeydi çünkü. Sonra da olmadı işte.” Bu konuyla ilgili fazla konuşmak istemediğini anlıyoruz ve hemen konuşmaktan çok hoşlandığı konuya geçiyoruz tekrar. Çünkü sadece işinden ve dernekten bahsederken sesi böylesine tutkulu ve coşkulu çıkıyor Hale Hanım’ın.

Bir ışık da siz yakın
Hayalleri ve istekleri sadece bu çocuklar için bir şeyler yapmak olan bu melek kadın sözlerini noktalarken, “Yaşamın içinde biz de varız ve bazı engelleri hep birlikte aşacağız. İlk kör olduğum dönemde İngiltere den dönerken bir dostumuz beni uğurlarken her şeye rağmen yaşamak çok güzel bunu unutma demişti. Bunu hiç unutmadım. Görmemek, duymamak herhangi bir fiziksel engeli olmak bir eksiklik değil. Yaşamda her alanda istediğinizi yapabilirsiniz. Yeter ki çok isteyin.” diyor.
Belki çok boş vaktiniz vardır, belki de çok paranız. Fark etmez. Onlar için ikisi de gerekli. Bir el uzatırsanız onlara, bir ışık yakarsanız, birkaç çocuğun dünyası değişebilir bir anda. Karanlık bir kapı aydınlığa açılır birden. Sonra başında ‘hale’siyle bir melek rüyanıza girer ve size gülümseyerek teşekkür eder belki kim bilir?


BİRGÜL KOPUZ - Seninle Dergisi / Kasım 2005 

4 yorum:

  1. Hale Hanımdan nasıl randevu alabilirim. Ulaşabileceği bir numara veya poliklinik varsa çok memnun olurum

    YanıtlaSil
  2. Hale Hanımdan nasıl randevu alabilirim. Ulaşabileceği bir numara veya poliklinik varsa çok memnun olurum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Henüz gördüm mesajınızı, kusura bakmayın geç dönüş yapıyorum o yüzden. Hale Hanım ile bu röportajı yapalı neredeyse 10 yıl oldu, o zamandan beri de görüşemedik. O yüzden şu anda nerededir ne yapıyordur bilemiyorum ama hala oradaysa Parıltı Derneği'nden ulaşmayı deneyin isterseniz. Telefonu (0212) 288 5144.

      Sil