13 Ocak 2012 Cuma

Tardu Flordun

“Beni seveceklerse böyle sevsinler!”

Kimisi çok seviyor onu, kimisi “gıcık” oluyor… Sırf ‘Binbir Gece’deki rolü ve basında hakkında çıkan haberlerden dolayı çok agresif ve kavgacı bir insan olduğunu düşünenler var. Bir dönem yaşadığı bazı tatsızlıkların abartılarak, farklı şekillerde yansıtılmasından dolayı bu “kötü çocuk” imajı yapışıp kalmış üzerine. Bu yüzden de tek istediği doğru anlaşılmak, olduğundan farklı yansıtılmamak…
Öncelikle adından ve soyadından dolayı onu hala yabancı sananlar varsa küçük bir açıklama yaparak başlayalım: Tardu, eski Türkçede “karanlıktan gelen ışık” anlamına geliyor.  Flordun’a gelince… Dedesi Balkanlar’dan gelmiş ve Flordun orada bir kasabanın adıymış.

Babasının izinde
25 Mayıs 1972’de Ankara’da doğmuş Tardu Flordun. Bir dönemin efsanevi tiyatro ve sinema oyuncusu olan babası Macit Flordun’un kucağında üç yaşından itibaren turnelere çıkmaya başlamış, Türkiye’nin pek çok yerini dolaşmış babasıyla. “Bir şekilde sahne tozu bulaştı yani bana” diyor. Ama 16 yaşına gelene kadar tiyatrocu olmak gibi bir niyeti yokmuş aslında. “İdealimde diş doktoru olmak vardı aslında. Ama zaman geçti ve ben 16-17 yaşlarına gelince birden ‘Oyuncu olabilir miyim acaba’ dedim kendi kendime. Şimdiye kadar izlediğim insanların yerinde olmak nasıl bir duygu merak ettim. Hatta rahmetli babamla bunu konuştuğumda bana: ‘Okulunu okursan iyi bir oyuncu olursun tabii. Ama bunun çok büyük zorlukları var, bunlara da katlanmak zorunda kalırsın, ona göre kararını ver’ demişti.”
Kararını vermiş, sınavlara girmiş ve Ankara Hacettepe Üniversitesi tiyatro bölümünü kazanmış. Oyunculuğa başladığı günden bu yana da oyunculukta bir stili olsun istemiş ve kendi tarzını yaratmaya yönelmiş Flordun. Herkesin başvurduğu klişelere başvurmamak için… Hala da bu anlamda kendini geliştirmeye devam ettiğini söylüyor.

Kerem’in kerameti
Tiyatroya devam ederken1998 yılında, Yetkin Dikinciler ve Devrim Nas’la başrollerini paylaştığı ve ilk sinema filmi olan “Leoparın Kuyruğu”nda rol alıyor.  Ardından da televizyon macerası başlıyor Flordun’un. Berna Laçin’le birlikte oynadıkları “Evdeki Yabancı” adlı komedi dizisi televizyon için yaptığı ilk iş. Yıl 2000 ve bu diziyle insanların sempatisini ve beğenisini toplamayı başarıyor Flordun. “Bir Tatlı Huzur”, “İki Oda Bir Sinan”, “Camdan Pabuçlar”, “Davetsiz Misafir”… Televizyon için yaptığı işlerin listesi böyle uzayıp gidiyor… Ta ki 2006 yılında “Binbir Gece”nin kadrosuna dahil olana kadar. İzlenme rekorları kıran “Binbir Gece” adlı dizide canlandırdığı Kerem karakteriyle, Tardu Flordun deyim yerindeyse yeniden “patlıyor”…
Kimisi çok seviyor Kerem’i kimisi nefret ediyor. Kimisi çok anlaşılır bulurken Kerem’in tuhaf, tutkulu, tehlikeli aşkını; kimisi de öfke duyuyor ona sevenleri ayırmaya çalıştığı için. Bakalım o neler söyleyecek bu konuda...

Aşk deyince…
“Ben Kerem'i sevdim hatta ikinci sezon kötü adam olduktan sonra da seviyorum. Bu, senaryonun gelişimi adına gerekli bir durumdu. Bu anlamda senaristler beni ikna ettiler. Ama bizim halkımızda bir duygusallık ve empati kurma durumu var. O yüzden geçen sezon beni bir sürü insan severken, pohpohlarken bu sezonun başından beri maalesef her an dayak yiyebilirim korkusuyla yaşıyorum” diyor gülerek.
Peki, Kerem’in yaşadığı ve onu kötü bir insan haline getiren bu saplantılı, hastalıklı aşkı anlayabiliyor mu acaba? Yanıtı “Evet” oluyor yine ve “siz de anlayacaksınız” diye ekliyor… Kötü adam sıfatından biraz olsun kurtulacakmış Kerem. Neyse artık Kerem’i de “Binbir Gece”yi de bir kenara bırakalım ve biraz daha laflayalım şu aşk denen tuhaf duygu hakkında. Söz Flordun’un: “Aşkın tepkileri herkeste değişebiliyor. Kimi diyor ki ‘Ben yemeden içmeden kesiliyorum, gözüm başka bir şey görmüyor, hayatı unutuyorum, sadece onu düşünüyorum’. Ben böyle bir durum yaşamadım açıkçası hayatımda. Tabii ki benim de uzun süreli birlikteliklerim oldu, çok keyifli vakit geçirdiğim anlar oldu. Ama hayatla bağlarımı koparmadım, gözüm kararmadı hiçbir zaman. O, biraz daha rahatsız, biraz daha hastalıklı bir durum galiba. Ya da ne bileyim kendimi içkiye vurup daima onu düşünmedim mesela. Yaptığım işten dolayı da öyle bir şansım olmadı zaten, eğer öyle davransaydım işimi kaybedebilirdim. Ayırt etmeyi becerememiş olsaydım, yani tamamen duygularıma yenik düşseydim, mesleğime zarar vermiş olurdum. O yüzden ben aşkla beraber biraz da mantığın paralel gitmesini tercih ediyorum.”

Herkese gülücük dağıtamam
Şimdi tam da böyle güzel güzel aşktan filan bahsederken yeri değil belki ama bir de şu agresiflik meselesini soralım diyoruz ünlü oyuncuya. Tardu Flordun nedense hep sinirli, kavgacı bir insan olarak biliniyor. Bunda basında çıkan haberlerin payı büyük kuşkusuz… “Artık senelerdir söyleniyor bu ve beni çok da enterese etmiyor. Kendimi kapattığım için herhalde, dışarıdan soğuk görünüyorum. İnsanlar beni tanıyınca öyle olmadığımı anlıyorlar ama. Zaten magazin basının yazdığına baksaydık eğer, benim şu ana kadar birçok televizyon kanalının kara listesinde olmam, hiçbir iş yapamamam hatta hapiste olmam gerekirdi. Ama gerçek bu değil, insanlara aktarılandan daha farklı. Biraz da onlara (magazin basınına) karşı nasıl bir tavır aldığınızla ilgili bir şey bu…
Eğer siz doğru işler yapıp hayatı kendinizce doğru algılayabiliyorsanız zaten insanları ikna etmek gibi bir çaba içinde olmanıza gerek yok. Siz yolda yürürken hiç tanımadığınız insanlara gülücük dağıtabilir misiniz? Ben de yapamam bunu… Çünkü ben televizyonda başka bir rolü oynuyorum, hayatta kimliğim farklı. Herkesle samimi olmak durumunda değilim. Belki ben de bazıları gibi maskeyle dolaşan biri olsaydım o zaman daha fazla sempati toplayabilirdim. Ama böyle bir sahte sempati kazanmayı tercih etmiyorum. Ben nasılsam öyleyim. Yani kötü bir adam değilim ki… Belki soğuk görünebilirim evet ama insanlar beni seveceklerse bu şekilde sevsinler. Beni sevsinler diye numaralar yapamam.”

Hapishane deneyimi
Tardu Flordun’un bir de kısa süreli hapishane deneyimi olmuştu. Belki anımsarsınız, çakıyla adam yaralama suçundan 27 gün hapis yatmıştı sanatçı. Ama o hapishanede geçirilen bu “hem çok kısa hem çok uzun” 27 günü, bir oyuncu için önemli bir deneyim olarak nitelendiriyor. Ve bakın neler söylüyor bu konuda: “Çok fazla şey kattı aslında bana o dönem. Orada hayatın gerçek yüzünü görüyorsunuz. Belki gerçek hayatta yanınızdan geçerken bile göremeyeceğiniz insanlarla beraber bir hayat yaşamak durumunda kalıyorsunuz. Cezaevinde olan herkes kötüdür diye bir şey yok ki. Yapılmış bir hatadır bu ve tabii ki bir suçtur ama hiçbir zaman basına gerçek nedenleriyle doğru olarak yansımadı bu olay. Hala o olaydaki insanın kız arkadaşım olduğunu söylüyorlar ki böyle bir şey yok. Mahkeme raporunu magazincilere mi sunayım? Ki o da işlerine gelmez zaten.”
Şöhrete değer vermiyor, yalnızlığı, kendi başına vakit geçirmeyi ve motor kullanmayı seviyor Tardu Flordun… Bir de sahilde uzun yürüyüşler yapmayı… Ama en çok deniz tutkusundan bahsederken parlıyor gözleri… Altı yaşından beri tekne kullanıyor ve bir gün her şeyi bırakıp Ege’de küçük bir kıyı kasabasında balıkçılık yapabilecek kadar çok seviyor denizi…

BİRGÜL KOPUZ / Seninle Dergisi - Ocak 2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder