2 Ocak 2012 Pazartesi

Sinan Tuzcu

“Yapamazsın dedikleri her şeyi yaptım hayatta”


Ihlamurlar Altında dizisindeki Ömer rolüyle tanıdık onu. Ama Sinan Tuzcu 12 yıldır oyunculuk yapıyor ve bulunduğu yere gelebilmek için gerçekten çok çalışmış. Başka türlü başarılı olunabileceğine de inanmıyor zaten. Geçici ün, şöhret peşinde değil. Onun istediği, işini iyi yapıyor olmaktan dolayı 50 yıl sonra da hatırlanmak. Kalıcı olmanın peşinde yani… İşte bu yüzden kaliteli işlere imza atmaya, iyi projelerde yer almaya çalışıyor.

"Nazım Hikmet okuyarak büyüdüm"
Gaziantep’te doğmuş, büyümüş Sinan Tuzcu. Annesi ve babası Antep’in önde gelen ailelerindenmiş. “Çok güzel bir çocukluk geçirdim” diye başlıyor söze, o günleri biraz anlatmasını istediğimizde. “Antep bir kültür kentiydi o zamanlar. Müthiş eğlenceli bir çocukluktu. Dedem avukattı ve ‘Nev-i şahsına münhasır’ bir insandı. İnanılmaz bir kütüphanesi vardı. Kocaman bir kütüphaneyle büyümüş bir çocuğum ben. Hatta yasak olmasına rağmen Nazım Hikmet okuyarak, Aziz Nesin okuyarak büyüdüm.” Dokuz yaşından itibaren ailesiyle birlikte İstanbul’a gidip gelmeye başlamışlar, ardından da İstanbul’a taşınmışlar. Ama Antep’ten hiç kopmamış Tuzcu. Anneannesi, babaannesi, teyzeleri, halaları hala Antep’te yaşıyor.

Konservatuara geç başlamış
Henüz dokuz yaşındayken Antep’te, Yıldız ve Müşfik Kenter’i sahnede seyrettiğinde onların enerjisine inanarak tiyatrocu olmaya karar vermiş Sinan Tuzcu. Ailesi de onun bu isteğine karşı çıkmamış aslında ama “Bir mesleğin olsun da, sen yine ne istiyorsan yap, bu senin hayatın’ demişler. O da gitmiş Bilkent Üniversitesi’nde turizm okumaya başlamış. Bu arada tiyatroyla da bağını hiç kesmemiş tabii. Bilkent’te tiyatro kulübünün başkanlığını yapmış, Ankara’da bir sanat atölyesi kurmuş.
Ve sonunda öyle bir noktaya gelmiş ki, ‘Artık benim konservatuar okumam lazım’ demiş kendi kendine. “Zaten hep oralarda gezindiğim için bütün konservatuar öğrencilerini tanıyordum. Bir gün Tilbe Saran sayesinde İstanbul’daki sınavlara girmeye karar verdim.” Ama bir engel varmış karşısında: Yaşı. “Yaşım büyüktü, 23 yaşındaydım. Nasıl yapacağım falan derken Kadıköy konservatuarda yaş sınırının olmadığını öğrendim, sınavlara girdim ama kazanamadım. Bu arada turizm okumaya da devam ediyordum. Tam ‘Olmayacak galiba’ derken Mimar Sinan konservatuarı kazandım, üstelik yaş sınırını da atladım orada, üstün yetenek kanunuyla kazandım ve üç senede bitirdim okulu.”

Ver elini İngiltere...
Konservatuar biter bitmez de bu kez başka bir macera başlamış Sinan Tuzcu için. Londra yılları… Yine çok sevdiği hocası Tilbe Saran vasıtasıyla. “Aralıklarla altı ay kaldım Londra’da. Mehmet Ergen’le tanıştım. Aklınıza gelebilecek her işi yaptım. Tiyatrodaki bardan tutun da, temizlikçiliğe kadar… Bol bol oyun seyrettim, gruplarla tanıştım. Sonra öyle bir aşamaya geldim ki, artık bir karar vermek zorundaydım. Londra da mı kalacağım, Türkiye ye mi döneceğim? İşte bu noktada Mehmet Ergen’in kendi deneyimlerinden bana aktardıkları etkili oldu karar vermemde. Orada ne kadar başarılı, ne kadar iyi olursanız olun bir yere kadar gelirsiniz. Çünkü böyle kapalı bir sistem var. Eğer Cambridge mezunu değilseniz, eşcinsel değilseniz bir yere kadar yani… Bunu İngilizler söyler. Tiyatroda böyle bir yapı var. Bir yerden sonra sizi çok istemezler. Londra’da yaşayan birçok tiyatrocu ağabeyimizin de başına gelmiştir bu. Mehmet Ergen de on beş sen sonra Türkiye’ye dönüp burada çalışmaya başladı sonunda.”

Ihlamurlar Altında ile gelen şöhret
Böylelikle Türkiye’ye dönmeye karar vermiş Tuzcu. Gelen teklifler de varmış zaten. Değerlendirdiği ilk teklif ise Ömer Vargı’nın yönettiği İnşaat filmi olmuş. “Sadece iki gün oyuncu olarak setteydim ama onun dışında yirmi yedi gün oradaydım. İnanılmaz bir okuldu benim için. Çok şey öğrendim Ömer Vargı’dan.” Daha sonra Eskişehir’de bir yıl çalışmış. Anadolu Üniversitesi’nin bünyesindeki Tiyatro Andaolu’da, Mehmet Ergen’in sahneye koyduğu bir Shakespeare oyununda rol almış konuk oyuncu olarak. “Ben çok şanslı bir insanım. Hep çok genç ve dinamik ekiplerle çalıştım ve çok şey öğrendim” diyor.
Teklifler gelmeye devam ediyormuş ama biraz beklemeyi tercih etmiş o. “Çünkü biraz korktuğum bir şeydi televizyon” diye açıklıyor bu durumu ve ekliyor: “Oluyorsa düzgün, iyi bir şey olsun dedim. Sonunda da Tomris Giritlioğlu beni kandırmayı başardı. Oynayacağım karakterin başrol olması değil, gerçek bir insan olması önemli benim için. O anlamda bizim senaryomuz çok iyiydi.” Böylece Ihlamurlar Altında dizisinde Ömer karakteriyle karşımıza çıktı Sinan Tuzcu. Çok da yerinde bir karar verdiğini düşünüyor şimdi. Yine çok şey öğrendiği insanlarla çalışıyor.  

"Dolunay'la yaşlanmak istiyorum..."
Sinan Tuzcu’nun hayatında belki de bir dönüm noktası olan Ayşe Opereti’nden konuşmak istiyoruz biraz da. Gözleri ışıldıyor birden, sesinin tınısı değişiyor. “Gülriz Sururi gibi önemli bir tiyatrocuyu tanıdım orada. Bugün sokakta gördüğümde selam verebiliyorum, bu benim için çok önemli bir şey. Tiyatro seyrederek büyümüş bir oyuncu için Engin Cezzar, Gülriz Sururi tiyatrosunda çalışmak inanılmaz bir şey.” Gelelim asıl hikayeye… Sevdiği kadınla, şimdi eşi olan Dolunay Soysert’le de Ayşe Opereti’nde tanışmışlar. Aşkı çok iyi bilen ve  yaşayan bir adamın ağzından dinleyelim isterseniz bu aşk hikayesini: “Birbirimizin adını duymuştuk, çok fazla ortak arkadaşımız var çünkü. Ama hiç karşılaşmamıştık. Çok merak ediyordum, Marliyn’i oynayan bir kadın… Ödül de almıştı üstelik. Karşılaştık. Önce iyi arkadaş olduk sanırım. İlk başta arkadaşlıkla başladı yani. Ama sonra ikimiz de fark ettik ki, aşık olmuşuz birbirimize. Altı ay içinde de evlendik.
Sevgiyi, aşkı çok önemseyen, sevgi dolu, çok düzgün evlilikler yaşayan ailelerde büyüdük biz. Çok şanslıyız ikimiz de. Gerçekten birbirini severek evlenmiş ve hala birbirlerine aşık ailelerin çocuklarıyız. Dolayısıyla doğru şey nedir hissedebildik galiba. Bu kadar hızlı olmasının sebebi bu… İlk başlarda evliliği hiç düşünmüyordum aslında, o da düşünmüyordu. Ama “evet budur” demekle ilgili sanırım. Evet, ben Dolunay’ın yaşlandığını görmek istiyorum, onunla birlikte yaşlanmak istiyorum dedim. Önümüzdeki örnekler çok iyiydi çünkü.”

"Evlenemezsin dediler, evlendim"
İki sanatçının evliliği çok zor olur derler ya hani. Ama hiç de öyle düşünmüyor Tuzcu: “Beraber geçirdiğiniz zaman açısından zor, çünkü ikimiz de çok yoğun çalışıyoruz. Ama onun dışında bir zorluğunu görmedim. Özel alanlarımız var bizim evlilikte. Sessiz kalmayı biliyoruz, susmayı biliyoruz ki bu çok önemli bir şey. Kafası çok dolu, ben biraz sessiz olayım, kenara çekileyim, biraz kendisiyle barışsın sonra nasıl olsa öğrenirim derdini diyoruz. Sürekli birisine dokunarak yaşayamazsınız.”
Son olarak en büyük hayalini de öğrenerek noktalıyoruz söyleşiyi: “ Bir tiyatro sahibi olmak istiyorum. 15-20 sene sonra, maddi manevi imkanlarım olursa bir tiyatrom olacak, ama ben içinde oyuncu olmayacağım. Macbeth’i sahneye koymak da en büyük hayalim. Ben çok istediğim şeyleri hep yaptım hayatta. Konservatuara giremezsin, 23 yaşındasın dediler, ben girdim. Hayatta bitiremezsin bu gidişle dediler, bitirdim. Londra’ya gidemezsin dediler, gittim. Evlenemezsin, çok zor yürür dediler, evlendim. İstediğim şeyleri çok çalışarak gerçekleştirdim hep.” 

BİRGÜL KOPUZ - Seninle Dergisi / Şubat 2007

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder